25 Haziran 2018 Pazartesi

birkaç sefer özensiz

03:34

ekşi ter kokusundan bayılacaktım. gerçekten. neyse ki çok kısa sürdü bu durum. diğer metroda gördüğüm kadın 27-28 yaşlarında gösteriyordu ancak saçları beyazlar ile doluydu. küllü kahverengi saçlarının diplerine beyazlar hakimdi. "genç kadınlar genelde beyazlarından korkarlar" diye düşündüm. bu kadın korkmuyordu belli ki. yazarın adından çıkardığım kadarıyla fransız edebiyatından bir kitap okuyordu. ben de karşısında dikilip telefonuma onun hakkında bir şeyler yazıyordum. sonra bir de adam vardı, kızgın bakışlar dağıtıyordu çevresine. bir tanesinden nasibimi aldım ve önüme dönüp onun hakkında da yazmaya başladım. bir defa gördüğüm bu adamın göz altları o kadar derindi ki, derindi yani. bir de çocuk var, fenerbahçe bilekliği takıyor. benim ineceğim durağa kadar kafasını yerden kaldırmadı. karşıya baktığında fark ettim, dişi bir çocukmuş. ardından otobüsü beklerken bir kadın gördüm; kolunda barkod dövmesi vardı. elindeki poşetlerdeyse taze nane. gözlük sapları mordu, küpeleri ve çantası pembe. kim bir barkodu dövme yaptırır ki? ilerledikçe, gittikçe, uzaklaştıkça sürüyle insan görüyorum. çiftlerce göz görüyorum dudaklarca kelime duyuyorum. hiçbirini özümsemiyorum, hiçbir şeyi benimsemiyorum. her şeye yabancı, herkese uzak. pek de fena olmaz aylarca hiç kimseyle konuşmasak. yürüyorum. istikametime varıyorum. arkadaşlarımlayım, biri mavi giymiş ikisi kırmızı ikisi beyaz. ben siyah giymişim, ter izi çıkmıyor diye. konuşuyoruz aylarca konuşmadığım arkadaşlarımla, belki de yalanlar söylüyoruz. bir şeyleri saklıyoruz. herkes değişiyor ama benim insanlara olan tavrım daimi. üşüyorum, daimi soğukluk. bir kahve söylüyorum, içip kalkıyorum. dostlarımın yanından ayrılıyorum saat akşam 6. dolanıyorum, ter kokan bir metroya biniyorum, kitap okuyan bir kadın görüyorum, sert bakışlı bir adamdan bakışlarımı kaçırıyorum. yürüyorum. istikametime varıyorum. saat gece 3. 3'ü 23 geçiyor. telefonumu açıp bakıyorum da söylüyorum. bildirim düşmüyor telefonuma. anahtarı sokuyorum deliğe, çevirip açıyorum. gidiyorum yatağıma, kendimi öylece bırakıyorum. "ölsek kimin umrunda söyler misin bunu bana?" diye soruyorum kendime, "benim umrumda benim, benim." diye cevap veriyorum. uykuya dalıyorum. arkadaşlarımlayım, biri mavi giymiş ikisi kırmızı ikisi beyaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder